29 Ağustos 2013 Perşembe

Türkiye'den Nasıl Dünya Markaları Çıkaracağız?

Herhangi birine güvenli araba nedir diye sorarsanız hemen Volvo der. Hayatı boyunca hiç Volvo'ya binmemiş olsa bile cevabı muhtemelen Volvo'dur.

Basit bir denklem. İyi bir sıfatı, marka ile birleştirmek en önemli marka yatırımıdır. Ve maalesef garanti sayıldığında, yatırım yapılmaya devam edilmezse eriyip gidecek kadar da kırılgandır.

Silikon Vadisi'nde dikkatimi çekti. Burada güvenli araba dendiğinde sesler biraz karışıyor. Tesla diyen de var, Volvo da. Üstelik Tesla, güvenli sıfatına oynamadığı hâlde.

Volvo'nun "güvenli" olduğunu hatırlatmaya ihtiyacı var. Onu neden güvenli bulduklarını buradaki hedef kitlesine tekrar anlatmalı.


Peki Türkiye'de markalar neler yapıyor?

Gezi Olayları sırasında tutarlı seslenemeyenler,
hedef kitlesi ile karşı karşıya gelenler,
daimi müşterilerine kapısını kapatanlar,
lüks marka olmak isteyip indirim dönemini İnternet'te ve dükkanlarında uzun süre tutanlar,
"nasılsa alıyorlar" diye müşterilerini satış sonrası yok sayanlar...

Bitmek bilmeyen bir liste. Türkiye'de sevilen birçok marka maalesef bilerek/bilmeden oluşturdukları marka algılarını, nasılsa cepte diye hiç düşünmeden harcıyor.

Türkiye'nin zayıf ekonomisini kırmak için markalara ihtiyacı var. Tüm gelişmiş ekonomilerin ardında markalar var. Türkiye birdenbire yüksek refah seviyesine ulaşamaz. Ancak eninde sonunda bu yola girmeyi gerçekten istiyorsak, markalara yatırım yapmaya başlanmalı.

1 yorum:

Admin dedi ki...

Blogunuza geçenlerde denk gelmiştim bir yorum yazmıştım yayınlanmış teşekkürler :) RSS eklemiştim bugünde bu yazınızı okumak nasip oldu.

Konu ile ilgili olarak, bana da sorsanız kesinlikle Volvo derim onu belirteyim de "Tesla tasarım süperliğine rağmen" ancak o derin algıya rağmen ne yazık ki satıldı. 1999 yılında Forda ardından kendisinden yıllar sonra kurulmuş ve bir Volvo fiyatına 3 tanesini alabileceğiniz Çinli bir otomobil markasına. Belkide silikon vadisinde bu Tesla seslerinin çıkmasına sebep bu satıştır.

Marka değeri oluşturmak zorda daha zor olan ise o marka değerini koruyabilmektir. Bunun için doğru kararlar verebilmek çok önemli.

Ne yazık ki Türkiye'de bundan eser yok. Çünkü derinden gelen ezik bir egomuz mu var bilmiyorum ama az statü kazanınca bir marka mutsuz müşteriden ne olur ki deniliyor.

Sanırım 13 yıldır Turkcell müşterisiyim öyle kampanya falan anlamadığım için, hattımla ilgili hiçbir sorun yaşamadığım içinde müşteri hizmetleriyle pek konuşmuşluğum olmadı. Geçen gün gollercepte diye mesaj geldi futbolu hiç sevmediğim halde internetten baktım ücretli Turkcell müşteri hizmetlerini aradım başarısız bir sesli yönlendirme sistemine tabi tutuldum, müşteri temsilcisiyle görüşmek istediğimde ise bunun ücrete tabi olduğunu söyledi sesli yanıt sistemi.. Turkcell müşteri hizmetleriyle konuşmak için ücret ödedim yani. Telefondaki arkadaşa bu şakamı yoksa ciddi mi dedim? ciddi dedi hmmm o zaman az daha senle sohbet edelimde maaşının tamamını ben ödeyim Turkcell'in bu duruma geldiğini bilmiyorum dedim. Şimdi bu hafta içi gidiyorum ve hattımı başka bir şebekeye taşıyorum. Şimdi Türkiye'de belkide marka denilecek bir firmanın bunu yaptığına inanabiliyor musunuz? Bankaları hiç söylemiyorum bile :) değil müşteriyi hukuku bile hiçe sayıyorlar.

Son olarak Global bir firmanın "fortune 100'de yer alan" Türkiye operasyonunda çalışan bir arkadaşımın sözleriyle Türk ve Marka kavramını birleştirmek istiyorum.

Şirkette yeni olduğu zamanlarda toplantıda uçuk ve gerçekten süper bir öneriyle gitmiş, kimseden beklediği tepkiyi görememiş. Birim müdürü kendisini çağırmış fikir, proje çok güzel, senin gibi zeki bir kişinin kendi kısmımda çalışması çok mutluluk verici demiş. Tepkinin yetersiz oluşuna gelince: "Çalıştığın şirket Global bir marka olsa da buradaki operasyonun bütün müdürlerinin Türk olduğunu sakın unutma demiş."