18 Ağustos 2011 Perşembe

Lego mu, Barbie mi?

Küçükken Barbie bebeklerle oynamış kızlar bilir. Barbie evleri her nedense bebeklerin, Alice gibi iksir içip ortama uygun boyuta gelmesini gerektiren şekilde yapılmıştır. Bebeği oturtursun, yamuk durur, bir türlü sığmaz. Bir tuhaftır işte, oldurulmaz.

Ama Lego düzen adamıdır. Afedersiniz, düzgün otursun diye orasında burasında delikler, çıkıntılar vardır. Parçalarla yapabileceklerin hayal gücün ile sınırlıdır. İstediğin aracı yaparsın, oturur gider, gık demez.

Şimdi, “Ne alaka dijital pazarlama ile?” diyeceksiniz, açıklayayım.

Offline pazarlama, üzgünüm ama, biraz Barbie evi – Barbie ilişkisine benzer. Çok şıktır evet. Barbie evi olan kız çocuğu, mahalledekilere hava atar. Ama aslında o ev, hiçbir yere sığmaz. Her dakika toplayıp kenara kaldıramazsın. Hantaldır. Hayal gücüne gem vurur çünkü parçalar bellidir, o parçalarla başka ev kuramazsın.

Online pazarlama ise, lego parçalarıdır. Ev yaparsın, benzinlik yaparsın, uzay aracı, gemi, Allah ne verdiyse yaparsın. Oyunun bitince bozar, kenara kaldırırsın. Aklına başka bir fikir gelene kadar, o parçalar kuzu kuzu bekler. Lego adamların oturacağı yer de bellidir. Hiç zorlanmazsın. Konfor sıkıntısı varsa, birkaç parçanın değişmesine bakar herşey. Uygun araç yapılır, Lego adam biner gider.

Kıssadan hisse:

• Offline şıktır, onunla havanı atarsın. Ama oradan kim geldi, ne yaptı ölçemezsin. Değişikliklere kapalıdır. Offline pazarlamacıların, yaptıkları katkıyı anlatmaları oldukça güçtür.
• Online pazarlamada her gün yeni bir şans vardır. Hayal eder, gerçekleştirirsin. Şöyle bir bakar, iyileştirmeleri yapıp yoluna devam edersin. Ölçülüp biçilir, paranın nereye gittiği bilinir. Online için çalışanların işi de, katkıları da çok nettir.

Tevekkeli değil, küçüklüğümde Lego favori oyuncağımdı. Barbie ile aramda, ikimizin de açıklayamadığı bir mesafe vardı.
Bütün “Legoculara” selamlar...

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Bu Buzdolabını Kim Seçti?

Nyan Cat 3.5 milyondan fazla izlendi. Pixel bir kedi, gökkuşağında koşup duruyor, o kadar. 6-15 yaş arası çocukların videoya verdiği tepkiler arasında bazıları dikkatimi çekti:

3:00 - YouTube'a nasıl 6 saatlik bir video yüklenir ki?
4:10 - Kaç dislike gelecek görmek istiyorum.

Bir zaman dijital ajansta çalıştığımdan, insanların birbirine YouTube soruları sormasına alışığım. Oysa bu çocuklar, doğuştan bu bilgiye sahip gibiler.

Kısacası, İnternetsiz dünyayı bilmeyen ilk jenerasyon, Gen-D, bilgisayar başına oturdu. Henüz farkında olmayanlara ufak bir tüyo. Satın alma kararlarından yeni medya düzenine kadar birçok önemli ve güncel konuda onların kararlarına bağlıyız.


İyi de, onları bizden farklı kılan ne?

Öncelikle, bilgisayar ve telefonu aynı anda kullanıyorlar. Dikkatlerini çekmek ne kadar zor düşünün. Emektar televizyona gelince... Dijital çerçeveden farkı yok. Hep sessiz, hep arka planda.

Evet, suskun görünüyorlar. Onlara asosyal diyoruz, ebeveynler endişeleniyor. Peki hangimiz o yaşlardayken, yüzlerce kişi ile sürekli iletişim halindeydik?

Bence, maneviyatı güçlü, iyi soru sormayı ve kolay cevap bulmayı bilen yetişkinler geliyor.

Yani e-ticaret tarafından bakınca, "Şu buzdolabının en ucuzu nerede?" sorusunun cevabını arayan ve hemen bulanlar, Gen-D'den başkası değil. Rewired kitabında Larry Rosen'in belirttiği gibi; henüz kredi kartları olmasa bile, satın alma kararını aslında onlar yönetiyor.

Bu noktada fiyat en önemli satın alma faktörü gibi görünse de, araştırmalara göre markalarla araları fena değil. Tabii ki bu, rakipten alışveriş yapmayacakları anlamına da gelmiyor.

Hal böyle olunca, marka sadakati adına endişeleniliyor. Haklılık payı var, kabul. Birkaç yıl sonra, pazarlamaya her zamankinden fazla iş düşecek.

Yine de, iyimser bir havanın hakim olduğuna inanıyorum. Her jenerasyonun kalbini fetheden, o dönemi yansıtan markalar vardır. İnternet'le yaşayan, bilgiye ulaşmayı bilen ve farklılık arayan Gen-D'nin kalbini de bence, kişisel e-ticaret deneyimi yaşatan markalar kapacak.

Ortak Bilinç İnternet'e

Japon animelerinde, “ortak bilince” gönderme yaparak “wired” ismi verilen İnternet; fizik kurallarını hiçe sayarak Dünya'yı küçülten bir mucize.
Bize her gün ne kadar çok şey getirdiğine bakınca, İnternet'i daha da çok seviyorum.
Bu nedenle istedim ki “ortak bilince” katkım olsun. Umarım kıymetli bilgiler paylaşabilirim.
Sevgiler