22 Aralık 2012 Cumartesi

Nasıl Pazarlamacı Olunur?

Şu zamana kadar kaç kişiden pazarlamacı olmak istediğini duydum, sayamam. Basit ve keyifli bir iş gibi göründüğü için sanırım. Türkiye'de neredeyse herkesin pazarlamadan anlaması da cabası.


Lisansı mühendislik olan biri olarak, alaylı - mektepli konusuna girmeyeceğim malum.

Şanslıyım ki kariyerimin çok başında dijital ile tanıştım. Türkiye'nin sayılı markalarından birinin, başka bir ülkede yapacağı bir reklam kampanyası ve medya planlaması için gerçek bir 360 derece pazarlama projesine dahil oldum. Ekip sağlam ama herkes geleneksel pazarlamayı ve offline medya planlamayı biliyor. Gözler bana çevrilmişti.

İnternet'e çok uzun yıllardır aşinaydım ama online pazarlama?

Etrafta sorulacak kimsenin olmadığı zamanlardı. Türkiye'de dijital pazarlamanın yaşı belli. Şimdilerin dijital pazarlamacılarının neredeyse tamamıyla aynı yaşlarda olduğum düşünülürse, hepimiz bir yerlerde bu işleri öğrenmeye çalışıyorduk o sıralar.

Diğer bir şanslı olduğum nokta ise, kimsenin oturup bana bir şeyler öğretmemesiydi. Başta anlam veremediğim bu durumun ardında, bilgili olduğunu düşündüğüm kişilerin aslında konuştukları kadar bilmediklerinin saklı olduğunu anladım. Bunu fark etmek ise, bir şeyleri öğrenmeye başladığım andı.
Özetle insanoğlu başı sıkışınca iş öğreniyor.

Son yıllarda birçok kişi, "Pazarlama kariyeri yapmak istiyorum. Dijitalin çok ilerleyeceğine inanıyorum. Öğrenmeye nereden başlamamı önerirsiniz?" diye soruyor.

Şimdilerin pazarlamasını öğrenebilmek için; en geriye yani pazarlamanın temeline gitmek, dijital pazarlamanın işleyişini öğrenmek ve güncel konuları kaçırmamak gerekiyor. Ve evet, hepsini aynı anda yapmalısınız. Yani yazının başına dönersek, pazarlama düşünüldüğü kadar keyifli ve basit bir iş değildir.

Ama bir şeyler yapabilmeye başlayıp, sonuçlarını ölçebildiğiniz andan itibaren hayat tarzınız haline gelir.

20 Aralık 2012 Perşembe

Online İtibar Yönetimine Giriş

Bir önceki yazımda, online itibar yönetimini hukuki yollardan yapmanın sakıncalı ve yetersiz olacağından söz etmiştim.

Aynı içerik farklı sitelere hızla yayılıyor. Yani, hukuka başvurursanız, siteleri tek tek dava etmeli ve bu sırada başka sitelerin aynı içeriği üretmesini durdurabilmelisiniz. Biraz zor, değil mi?


Marka itibarını zedeleyecek içerikler yayılmış farz edelim.

Bilinen bir örnek üzerinden gitmekte fayda var. Danone, bundan birkaç yıl önce yoğurt grubuna dair problemler yaşamıştı. Yoğurtların, çocukların zekasına olumsuz etkisi çok konuşuldu, paylaşıldı.

Az önce son durumlarını merak edip Google araması yaptım ve karşıma aşağıdaki görüntü geldi.


Bu kadar yıl sonra, Google arama sonuçlarının ilk sayfası halen olumsuz içerikle dolu. Hiçbir çalışma yapılmamış olması şaşırtıcı.

Peki ne yapılmalı?
  • Yayıldıktan sonra duymamalısınız. İnternet'i takip edebilmek çok önemli. Ücretli/Ücretsiz birçok araç ile online medya takibi yapılabiliyor. En başında müdahale ederseniz, başarılı olma şansınız artar. İnternet'i haftalık, hatta günlük takibe alın.
  • Google'ın bazı ürünleri ile marka algınızı görebilirsiniz. Google Instant (yani siz Google arama bölümüne yazı yazdıkça çıkan tamamlamalar), markanızı "neyin tamamladığını" gösterecektir. Danone yoğurtlarından örnek verirsek, ilk tamamlanan arama "danone yoğurtlarına dikkat" oluyor.
  • Sosyal medya hesaplarınız aslında birer linktir. Düzgün kurgulanmış ve içeriği olan hesaplar olmaları kaydıyla tabii ki.
  • Basın bültenlerinizi online PR'a uygun (yani SEO uyumlu) hazırlayın.
  • AdWords yapın. Türkiye'de Google ve Yandex'te arama motoru reklamları yapılabiliyor. Arama sonuçlarının üstünde yer alan reklamlar, önemli bir alanın kontrolünün markanın eline geçmesini sağlıyorlar.
Daha birçok yöntem ile itibar yönetimi yapmak mümkün. Markanızı İnternet'te kaderine terk etmeyin.

18 Aralık 2012 Salı

Davalık İtibar Yönetimi


Az önce bir mail aldım. Gayet mantıklı bir tonla, "İnternet'te kontrol dışı oluşan içeriğe müdahale etmek artık mümkün. Hukuki yolla kısa sürede problemi çözüyoruz," yazmışlar.

Kendi içinde tutarlı ama bu, dijital PR'ın çok küçük bir parçası. Demek istediğim, bir siteye dava açıp içerik sildirmekten mi ibaret itibar yönetimi?



  • İçerik silinene kadar okuyanların marka algısındaki değişim ne olacak?
  • O içerik başka sitelere kopyalanacak. Tüm sitelere tek tek dava mı açacaksınız?
  • Diyelim açtınız, İnternet'te bu tür bir sükse yapmak ne işinize yarayacak?
  • İleride olumlu haberlerinizi paylaşan birilerini bulabilecek misiniz?
  • Orijinal sitesinde ya da kopyaların bulunduğu sitelerde bunları okuyup sosyal medyada paylaşanları da mı dava edeceksiniz?
İnternet, özgürce içerik üretilebilen bir alan. Herkesin kötü niyetli olduğunu düşünmek hatadır. Olumsuz içeriği üreten kişilerle iletişime geçip, doğruları sunabilmek asıl itibar yönetimidir.

Yanıltıcı olmak istemem. İtibar yönetimi sadece olumsuz durumlara müdahale etmek de değildir.
Gerekirse hataları kabul etmek ya da asılsız ithamlar varsa, karşı argüman üretebilmek ve bunları doğru kanallardan paylaşmaktır. Hatta herhangi bir problem yokken de marka hakkında bilgileri paylaşmayı sürdürmektir.

Dava etmeyi son çare olarak değerlendirin. Karşınızda makine değil, insanlar var. Ve deneyimle sabit, istisnalar dışında birçok kişinin markalarla özel bir alıp verememe durumu yok. Siz yeter ki doğruları anlatmayı seçin.

16 Aralık 2012 Pazar

Klasik Pazarlamacılar için Maya Takvimi'nin Sonu

Geçen zaman evde oturuyorum, sandalye sallandı. Deprem mi oldu, başım mı döndü diye düşündüm. Kumandaya değil telefona uzandım. Hemen Twitter'ı açtım, "deprem" search ettim. Birçok kişi deprem hakkında tweet atıyordu.

Büyük depremlerin ve artçıların olduğu zamanlar, televizyonu açıp beklerdik emin olmak için. En az 1 saat sürerdi haberlere düşmesi. Şimdi haber vermek için de, haber almak için de İnternet'i kullanıyoruz. Yani birçoğumuz için artık en güvenilir haber kaynağı İnternet.



Bu gerçeğe sırt çevirmediğimizde, gerçekler önümüzde duruyor. Eski yazılarımı okuyanlar için biraz tekrara düşeceğim ama ben de 2013 tahminleri trendine katılayım dedim. Ne de olsa her yıl tahminler yürütüp, neredeyse hiç tutturamayanlar var.

Bence Mayalar takvimi bitirirken, 2013'te iletişimin değişeceğinden bahsetmek istemişti.


Sırada gerçek kehanetlerim var. 2013'te geleneksel ve dijital mecraya neler olacak?
  • Gazeteler hazır olun! Bir süredir huzursuzluk veren İnternet'in şiddeti bu yıl çok yükselecek.
  • Okurlar İnternet'e göre karşılaştırıldığında eskimiş haberlerin bulunduğu basılı gazetelere uzaklaşacak.
  • Online olmayı blog açmaktan ibaret gören dergiler, sadık okur kitlesini kaybetme tehlikesi yaşayacak. 
  • Dizileri çok sevip, reklam aralarında diğer kanallara baktığını düşündüğüm bir ülke olarak Türkiye'nin, İnternet'ten televizyon izleme alışkanlığı artacak.
  • Dinleyiciler, İnternet'te platform yaratmayı ihmal eden radyolarla yollarını ayırmaya başlayacak.

Bakalım tutacak mı...
Ne demiş Nasrettin Hoca: "Ya tutarsa?"




2 Aralık 2012 Pazar

Kriz Anında Kafanızı Toprağa Gömünüz

Dönem dönem marka ve ajansların krizleri, bunları nasıl "yönettikleri" konuşuluyor. X markasının finanssal krizleri, Y markasının kapatılacağı, Z ajansının şifrelerinin çalınması, vb. birçok kriz görüyoruz,duyuyoruz.

Bazen yönetilemediği bariz krizlerin, ne kadar iyi yönetildiği konuşuluyor. Tebrikler yağıyor.
Bazen de yalanlar söyleniyor, markanın ne kadar iyi durumda olduğu söyleniyor. Yine tebrikler yağıyor.
Ancak içten içe birçoğumuz (umarım) gerçekleri biliyoruz.

Her şeyden önce, kriz yönetimi böyle bir şey değildir. Krizin yönetilebilirliği bile tartışma konusuyken, gerçekleri "farklı anlatıp" yönetim yapılmaz.

Peki kriz anında ne yapmalı? "Olan oldu" diye düşünüp, kafayı kuma gömüp her şeyin geçmesini mi beklemeli? Yoksa kriz anında "itibar yönetimi" camı mı kırılmalı?

Baştan kabul edelim, kriz İnternet'te "geliyorum" der. Krizdeki marka başına gelenleri dışarıdakilerden daha geç duyuyorsa ciddi sorun vardır.



Öyleyse negatif PR'a karşı neler yapabilirsiniz?
  • Saklanmayın. İnternet'teki altın kuralı hatırlayın: Siz online olsanız da olmasanız da kriz orada olacak ve bir şey yapmazsanız ilerleyecektir. Ne demeniz gerektiğini belirleyin, başka yerlere çekilebilecek cevaplardan uzak durun.
  • Sakin olun. Ajans deneyimi olan biri olarak, markaların ve ajansın kriz anında ne kadar heyecanlandığını birçok kez gördüm. Üstüne bir de, kişisel olarak cevap vermeye kalktıklarında izlemelere doyulmayacak bir şölen ortaya çıkıyor. Kimsenin sizinle kişisel olarak bir derdi olmadığını kabul edin ve sakin olun.
  • Cevap hakkı talep edin. Muhattabınız, rakiplerce beslenen bir haber kaynağı değilse; cevap hakkı için size ulaşacaktır. Çoğu kez haberi yayınlamadan önce haberciler size ulaşır. Doğru bilgi paylaşırsanız üç olasılık yaratırsınız:
  1. Yayınlamaktan vazgeçerler.
  2. İddiaları yayınlarken, paylaştığınız cevabı da yayınlarlar.
  3. Bilinçli yaklaşımınızı anlatan bir haber yaparlar. Yani, kriz yönetiminden itibar yönetimine geçersiniz.
  • Marka savunucularınıza ulaşın. İki sebeple... Onları kaybetmemek ve tek başınıza kalmamak için. Kriz anında farklı kaynak ve linklerden gelen bilgi, daha geniş bir kitleye ulaşmanızı sağlar. Ayrıca İnternet'in linkler üzerine kurulu doğasına da uygundur. Ne kadar çok olumlu içerik oluşursa, markayı olumsuz içerikten o kadar korursunuz.
  • Yalan söylemeyin. Yanlış bir şey yaptıysanız özür dilemeniz sizi erdemli kılar. Bu kadar basit.
Özetle kriz anında...
  • hızlandırılmış itibar yönetimi yapmak,
  • taktiksel değil, stratejik ve sakin hareket etmek,
  • ne dediğine dikkat etmek,
  • dürüst olmak gerekir.
Rüzgârın tersten esmeyeceğini düşünenlere duyurulur.