2-3 yıl önce Beşiktaş’ta ihraç fazlası giysi satan Özge adında bir dükkân açılmıştı. Ne zaman önünden geçsem tıklım tıklımdı. Birkaç ay sonra her yerde benzeri dükkânlar açılmaya başladı. Esnaf muhabbetini sevdiğimden, hepsiyle biraz konuşuyordum ve hepsi, diğerlerinin tedarikçisi olduğunu iddia ediyordu. Biri, Tchibo’nun kahve konseptini bile almıştı!
Şimdi sadece bir tane var.
Benzer örnekleri herkesin verebileceğine eminim. Türkiye’de böyledir. Bir yerde birileri iyi iş yapıyorsa, o sokağa 10 tane aynı iş yerinden açılır.
Türkiye’nin son bir yıldır en büyük trend’lerinden biri kuşkusuz ki e-ticaret. Hâl böyle olunca, herkes “bitişikteki boş dükkânı e-ticaretçiye çevirmeye” başladı.
Önce private shopping, ardından grup alışveriş, bir yandan markaların sitelerine entegre ettikleri e-ticaret siteleri derken bu iş aldı yürüdü.
Markaların e-ticarete başlamaları aslında Türkiye’nin İnternet alışveriş geleceği için olumlu bir adım. Ancak, markaların bir araya gelerek oluşturdukları grupların outlet konsepti yerine, özel alışveriş kulübü kurmayı tercih etmelerine anlam vermek zor. Ellerinde büyük bir güç varken, yanlış ata oynadıklarını düşünüyorum. Üstelik bu gruplardaki markaların tek tek kendi e-ticaret modüllerini oluşturmaları da, tüketici tarafında olumsuz bir imaj yaratıyor.
Diğer tarafta, özel alışveriş kulüplerinde kampanyaları çıktığı gün, kendi e-ticaret sitelerinde fiyatları biraz daha düşük tutan markalar var. İnsanların İnternet kullanım alışkanlıklarını çözdükleri için bu markaları tebrik etmek gerek. Tabii ki insanlar, kampanyada gördükleri ürünlerin üstleri çizilmiş fiyatlarını kontrol etmek, piyasa fiyatına bakmak, tükenen ürünü başka yerden bulmak için Google’a gidiyorlar. Ama “ayak alıştırmak” için böyle fırsatlar yaratmayı etik bulmuyorum.
Markaların e-ticaret siteleri genel olarak, hızlı hazırlanan ve kullanılabilirliği düşük yapıya sahip. Bu alanda, offline mağazaları ile e-ticareti etkili ve pürüzsüz bir şekilde birleştirebildikleri için Yargıcı ve Oxxo’yu tebrik ederim. Geliştirilmesi gereken alanlar tabii ki hep olacaktır, o ayrı.
Şimdi sadece bir tane var.
Benzer örnekleri herkesin verebileceğine eminim. Türkiye’de böyledir. Bir yerde birileri iyi iş yapıyorsa, o sokağa 10 tane aynı iş yerinden açılır.
Türkiye’nin son bir yıldır en büyük trend’lerinden biri kuşkusuz ki e-ticaret. Hâl böyle olunca, herkes “bitişikteki boş dükkânı e-ticaretçiye çevirmeye” başladı.
Önce private shopping, ardından grup alışveriş, bir yandan markaların sitelerine entegre ettikleri e-ticaret siteleri derken bu iş aldı yürüdü.
Markaların e-ticarete başlamaları aslında Türkiye’nin İnternet alışveriş geleceği için olumlu bir adım. Ancak, markaların bir araya gelerek oluşturdukları grupların outlet konsepti yerine, özel alışveriş kulübü kurmayı tercih etmelerine anlam vermek zor. Ellerinde büyük bir güç varken, yanlış ata oynadıklarını düşünüyorum. Üstelik bu gruplardaki markaların tek tek kendi e-ticaret modüllerini oluşturmaları da, tüketici tarafında olumsuz bir imaj yaratıyor.
Diğer tarafta, özel alışveriş kulüplerinde kampanyaları çıktığı gün, kendi e-ticaret sitelerinde fiyatları biraz daha düşük tutan markalar var. İnsanların İnternet kullanım alışkanlıklarını çözdükleri için bu markaları tebrik etmek gerek. Tabii ki insanlar, kampanyada gördükleri ürünlerin üstleri çizilmiş fiyatlarını kontrol etmek, piyasa fiyatına bakmak, tükenen ürünü başka yerden bulmak için Google’a gidiyorlar. Ama “ayak alıştırmak” için böyle fırsatlar yaratmayı etik bulmuyorum.
Markaların e-ticaret siteleri genel olarak, hızlı hazırlanan ve kullanılabilirliği düşük yapıya sahip. Bu alanda, offline mağazaları ile e-ticareti etkili ve pürüzsüz bir şekilde birleştirebildikleri için Yargıcı ve Oxxo’yu tebrik ederim. Geliştirilmesi gereken alanlar tabii ki hep olacaktır, o ayrı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder